Basın Açıklamaları
SENDİKACILIK ve TEM-SEN ÜZERİNE
- Zafer ÖZER - Eğitim Müfettişi
SENDİKACILIK ve TEM-SEN ÜZERİNE
Kavramları anlayabilmek için, onu oluşturan şartları ve onu etkileyen süreçleri iyi bilmek gerekir. Bir şey, yeterince kavranmadan, o şey hakkında düşünce üretmek ve ihtiyaç duyulan alanlarda bir takım yapılar oluşturmak çoğu kez istenilen sonucu vermeyecektir. Sendikal faaliyetlerde bu kapsamda değerlendirilebilir.
Nedir sendika: Aslına bakılırsa sendika, kapitalist üretim modelinin ürettiği bir kavramdır. Sendikalar Avrupa’da (özellikle İngiltere’de) işçi sınıfı hareketinin bir parçası olarak, Sanayi Devrimi’nden sonra ortaya çıkan bir örgütlenme halidir. İnsanı sermayenin bir aracı olarak gören kapitalist üretim modeline karşı bir haykırış ve işçi örgütlenmesinin adıydı sendikal oluşum. Bu dönemde batı tarzında bir üretim modelinin Osmanlı’ da ve erken Cumhuriyet döneminde oluşmamasından dolayı sendikal faaliyetler ülkemize biraz geç girmiştir.
Yakın zamana kadar sendika, sadece bir işçi haklarını savunan bir örgütlenme iken, günümüzde kamu sektöründeki memurları da kapsayan bir faaliyet olarak yasalaşıp yürürlüğe girmiş durumdadır. Özünde sendikal hareketler, ideolojik bir kamplaşma alanı olmayıp; çalışanların çalışma yaşamına ilişkin sorunlarını çözmek, ortak çıkarlarını ve haklarını korumak, geliştirmek için kurulan bir örgütlenmedir. Sendika, diline, dinine, rengine, siyasi görüşüne bakmaksızın bütün çalışanları kapsayan, ortak hak ve çıkarlar için kurulan bir kitle örgütlenmedir. Ülkemizde sendikal hareketler her ne hikmetse ideolojik kamplaşmanın bir aracı olarak görülmektedir. En azından bu durum, bilimsel temelleri de olan güçlü bir algı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Daha sistemsel ve idealist düşünüldüğünde; çıkış gerekçesi sanayi devrimi sonrası ortaya çıkan çalışanlarla işverenler arasındaki güç eşitsizliğini ortadan kaldırmak için gündeme gelen sendikal faaliyetlerin, daha kurumsal ve işlevsel bir yapı niteliği kazanan “hukuk” devletinde varlığını halen devam ettirmesi ontolojik olarak tartışılır hale gelmiştir. Çünkü, demokratik/hukuk devleti, amaç ve mahiyet itibariyle tüm vatandaşların her türlü haklarını korumak gibi bir misyon üstlenmiştir. Fakat işçi/işveren, kamu/özel ilişkiler bağlamında, devlet mekanizmaları herkesin hakkını koruyabilme noktasında farklı örgütlenmelere halen ihtiyaç duymaktadır.
Kamu sendikacılığı kapsamında daha özgün olarak nitelenebilecek eğitim sendikalarını farklı bir kategoride değerlendirmek gerekir. Sendikal faaliyetlerin özellikle eğitim kurumlarında, eğitim öğretim ortamlarının daha nitelikli hale gelmesi, çalışanlar arasında daha olumlu örgüt ikliminin oluşması, özlük haklarının kazanımı için makul ve etkili mücadelelerin verilmesi amacıyla kurulan sendikal hareket olarak tanımlanabilir. Bu tanım içerisinde ana çıkış gerekçesi “sınıf çatışması” olarak bilinen çetin mücadele alanında, kamu görevlilerinin temsil ettiği devlete yönelik olarak hak mücadelesi içinde olması da tartışmaya açık durmaktadır. Bunun yanında, devletin kendini aktif olarak güncelleyemediği, dinamik/değişken yapısının azaldığı, mekanik hale geldiği durumlarda sivil toplum örgütlerine ihtiyaç duyulur. Bu kapsamda kamu sendikaları, mesleki hakların kazanımına yönelik bir mücadele alanı olmanın yanında, aynı zamanda bir sivil toplum örgütü olarak da değerlendirilmektedir.
Gelelim TEMSEN sendikacılığına. TEMSEN (Tüm Eğitimciler ve Eğitim Müfettişleri Sendikası) başlangıçta bir eğitim sendikacığında belirlenen tüzük çerçevesinde, belirlenen amaçlar esas alınarak kurulmuş olsa da, asıl amaç kendini lağvetmek üzerine kurulan bir sendika olarak çok ironik bir kimliğe de sahiptir. Nedeni ise, Türk Eğitim Sisteminde teftiş alt sisteminin iki başlı (özlük, yetki, statü ve diğer haklar) yapı arz etmesidir. İki başlı yapının, hem genel hukuki yapı, hem sistemsel gereklilik ve fonksiyon ve hem de örgütsel etik ve motivasyon açılarından problemli bir uygulama olduğu, yıllardır bilinmekte ve ilgililerce dillendirilmektedir. Lakin tüm bu bilinenlere rağmen yönetsel(yasa) anlamda çözüme dönük bir kaygı ve gerekli düzenlemeler yapılmayınca, illerde görevli ilköğretim müfettişleri kendi aralarında sendikal örgütlenmeye yönelmişlerdir. Lağvetme derken, paragraf başında da ifade edilen illere bağlı müfettişler ile bakanlığa bağlı müfettişler arasında var olan haksızlıkları temelli olarak çözmek adına, tüm müfettişlerin bakanlık merkezinde birleştirme, en azından illere bağlılığın dışında farklı bir yapılanmaya, (ancak eşit yetki, mali ve sosyal hakları tesis ederek) geçmeyi amaç edinmesinden dolayı, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu 15 inci maddesine yapılan bir atıftır. Zira, teorik olarak merkezi devlet örgütlenmesi, yönetim hukukunda “müfettiş” mesleğinin en üst iradeye bağlılığını esas alır. Bu ne anlama gelir, bir nevi işveren konumundaki devletin haklarını koruyan, devlet(kamu) adına yapılan faaliyetleri denetleyen bir meslek grubudur. Yani devlettir. Bundan dolayıdır ki, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu 15 inci maddesinde sendika üyesi olamayacak kamu görevlileri arasına, “Kamu kurum ve kuruluşlarının merkezi denetim elemanlarını” da ekleme gereği duymuştur. Bu durumda “müfettiş” unvanı ile sendikal faaliyet içinde olmak bir ikilem doğurmaktadır. Bu ikilemi aşmak için, illerde istihdam edilen eğitim müfettişleri, mecburen böyle bir yola başvurmak zorunda kalmışlardır. Yani, olması gerektiği şekliyle teftiş sistemini tek çatı altında toplamak, ya da halen varlığını sürdüren yapısal sorunlar ile çalışma barışına halel getiren özlük haklarıyla ilgili problemlere çözüm bulmaktır temel amaç. İşin aslı, bakanlığın bu problemleri herhangi bir uğraşıya meydan vermeden çözmesiydi, lakin her ne hikmetse bu irade bir türlü gösterilemedi.
Temsen, kendine sadece mesleki problemleri amaç edinmiş değil. Genel eğitim problemlerine çözümler bulmak, eğitim-öğretimin daha nitelikli hale gelmesi için, ulusal ve uluslar arası kongre, sempozyum ve bilimsel çalışmalara da imza atmaktadır. Ve Temsen’in en müşahhas özelliği/özgünlüğü ise, herhangi politik/ideolojik bir düşünceyle dolaylı/doğrudan organik bir ilintisinin olmamasıdır. Kendine amaç olarak sadece eğitimimin daha iyiye gitmesi için Türk Eğitim Sisteminin yapısal ve insan kaynağına dair sorunlarına çözüm bulmayı belirlemiştir. Bundan dolayı ben, yani Türkiye’deki sendikal faaliyetleri her aşamada eleştiriden biri olarak Temsen’ e üye olmayı tercih ettim. Çünkü, yeni yönetimin amacının her hangi öznel bir düşünce/politik tarafı desteklemek değil, sadece eğitim ve eğitim sistemi adına (eğitimin doğruları) bir şeyler yapma niyetinin olduğuna inandım. Ne zamanki bu inancımı zedeleyen bir gelişme görürsem, bu oluşum içinde olmayacağımı şimdiden belirtmek istedim. Yeni yönetimin bu yöndeki tavrıma demokrat yaklaşacağı ve hatta böyle bir deklarasyondan da memnun olacağına inancım sonsuz. Bizler yani eğitimciler adil, demokrat, paylaşımcı, hesap vermekten kaçmayan, şeffaf ve erdemli olmaz isek, yetiştireceğimiz nesillerden bu özellikleri nasıl bekleriz? Daha nitelikli, huzurlu, paylaşımcı, duyarlı ve adil nesiller için….
Zafer Özer-Eğitim Müfettişi